Son yirmi yılda otizmde beslenme sorunları dikkat çekici bir şekilde artış gösterdi. Başlangıçta 2000 yılında her 150 doğumdan 1'inde görülen Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), günümüzde her 68 çocuktan 1'ini etkilemektedir. Daha da önemlisi, otizmli çocukların %90'ı yiyecek seçiciliği ve sindirim sistemi sorunları dahil olmak üzere beslenme problemleri yaşamaktadır.
Otizm, genellikle yaşamın ilk üç yılında belirginleşen ve ömür boyu süren nörogelişimsel bir bozukluktur. Sözel ve sözel olmayan iletişimde zorluk yaşanması, sosyal etkileşimde sınırlılık ve tekrarlayıcı davranışlarla karakterize edilmektedir. Bu durumun beynin yapısını ve işleyişini etkileyen sinir sistemindeki farklılıklardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık etkileşimi sonucunda ortaya çıkar ve çocuk yetiştirme biçimleri veya ailenin sosyo-ekonomik düzeyiyle bir ilişkisi bulunmamaktadır.
Günümüzde "Otizm Spektrum Bozukluğu" (OSB) olarak adlandırılan bu durum, her bireyi farklı düzeyde etkilemektedir. Otizmin yaygınlığı son yıllarda artış göstermiş olup, güncel araştırmalar her 36 çocuktan 1'ini etkilediğini ortaya koymaktadır. Ayrıca, erkek çocuklarda kız çocuklarına göre daha sık görülmektedir. Otizmli bireyler; sosyal ipuçlarını anlamada, duygularını ifade etmede ve tekrarlayan davranışları kontrol etmede güçlük yaşayabilmektedirler. Bununla birlikte, otizmli çocukların %70'inde zeka geriliği görülürken, %10'unda üstün zeka gözlenebilmektedir.
Otizmde belirtiler genellikle 6-12 ay arasında kendini göstermeye başlamaktadır. Sallanma, parmak ucunda koşuşturma, kolları sallama, yüksek seslerden hoşlanmama gibi tekrarlayıcı davranışlar sık görülmektedir. Bazen belirtiler 1 yaşından önce başlarken, bazı durumlarda normal gelişim sonrası, "mama, baba" gibi ilk kelimelerin söylenmesinin ardından gerileme veya duraksama fark edilmektedir. Otizmde beslenme sorunları çoğu vakada görülen önemli bir zorluktur. Otizmde beslenme tedavisi planlanırken bireyin otizmin hangi düzeyde olduğu dikkate alınmalıdır. Çünkü OSB, birinci düzeyden (destek gereksinimi olan) üçüncü düzeye (çok yoğun destek gereksinimi olan) kadar derecelendirilmektedir. Dolayısıyla her birey için kişiselleştirilmiş bir otizm beslenme listesi oluşturulması büyük önem taşımaktadır.
Otizmde beslenme tedavisinde bireyselleştirilmiş yaklaşım esastır. OSB'li çocukların çoğunda beslenme sorunları ve besin seçiciliği görüldüğü için her çocuğa özel planlama yapılmalıdır. Bu süreçte beslenme alışkanlıkları, duyusal hassasiyetler, besin alerjileri, laboratuvar bulguları ve gastrointestinal belirtiler değerlendirilmektedir. Tedavi, diyetisyen, gastroenterolog, çocuk gelişim uzmanı ve ailenin iş birliğiyle yürütülmelidir.
OSB'li bireylerde sıklıkla uygulanan beslenme yaklaşımları şunlardır:
Yemek saatlerinin düzenli olması, sakin bir ortam sağlanması ve çocuğun sürece aktif katılımının teşvik edilmesi önemlidir. Ayrıca OSB'li çocuklarda sık görülen demir, D vitamini, çinko ve omega-3 eksikliklerine yönelik takviyeler, doktor kontrolünde destekleyici olarak eklenebilmektedir.
Sonuç olarak, takip ve değerlendirme sürekli olmalıdır. Çocuğun büyüme ve gelişimi, davranış değişiklikleri ve gastrointestinal semptomları düzenli olarak izlenmeli, gerektiğinde tedavi planı güncellenmelidir.
Araştırmalar, otizmde beslenme yaklaşımlarının son yıllarda çeşitlendiğini göstermektedir. Otizmli bireylerin yaşadığı beslenme problemleri ve gastrointestinal sorunların artmasıyla birlikte çeşitli diyet tedavileri ön plana çıkmıştır.
En yaygın uygulanan yaklaşımdır. Buğday, çavdar, yulaf ve arpa gibi tahıllardaki glutenin ve süt ürünlerindeki kazeinin tamamen diyetten çıkarılmasını içermektedir. Bu diyeti uygulayan otizmli çocukların davranışlarında iyileşmeler olduğu, sindirim sistemi sorunlarının azaldığı gözlemlenmiştir. Ayrıca motor beceriler, konuşma yeteneği ve odaklanmada artış, takıntılı davranışlarda ve hiperaktivitede azalma sağladığı düşünülmektedir. Bu diyette gluten içeren tahıllar yerine pirinç, mısır, karabuğday ve kinoa tercih edilmektedir.
Çok düşük karbonhidrat ve yüksek yağ içeren bir yaklaşımıdır. Özellikle epilepsi ile birlikte görülen otizm vakalarında faydalı olabilmektedir. Nöbet sıklığını %50 azalttığı bildirilmiş, aynı zamanda motor hareketlerde iyileşme sağladığı görülmüştür. Ancak ketojenik diyet mutlaka doktor kontrolünde, bir pediatri diyetisyeni tarafından hazırlanmalıdır.
Bağırsak sağlığını iyileştirmeyi hedefleyen, toksinlenmeyi önleyici bir yaklaşımdır. Özel Karbonhidrat Diyeti (SCD) ise kompleks karbonhidratları kısıtlayıp, basit karbonhidratları tamamen diyetten çıkaran bir beslenme listesi sunmaktadır.
Yapay renklendirici ve koruyucuların yanı sıra doğal salisilat içeren besinlerin kısıtlanmasına dayanmaktadır. Elimine Alerji Diyetleri, belirli gıda gruplarının diyetten çıkarılıp, tepkilerin gözlemlenmesini içermektedir.
Candida Vücut Ekoloji Diyeti ise şeker ve zararlı katkı maddelerinin tüketimini yasaklayarak mantar dengesini hedeflemektedir.
Sonuç olarak, otizm için tek bir diyet tedavisi olmamakla birlikte, bireye özgü planlanmış beslenme yaklaşımları semptomları hafifleterek yaşam kalitesini artırabilmektedir. Ancak herhangi bir diyet uygulamasına başlamadan önce mutlaka uzman kontrolünde değerlendirme yapılmalıdır.
Otizmli çocukların günlük yaşamındaki beslenme sorunları aileler için büyük zorluklar yaratmaktadır.
Araştırmalar, otizmli çocuklarda gastrointestinal sistem (GİS) semptomlarının normal popülasyonla karşılaştırıldığında dört kat daha yaygın olduğunu göstermektedir. Özellikle kabızlık, en sık görülen gastrointestinal semptom olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum çocuğun davranışlarını doğrudan etkileyebilimektedir.
Otizmli bireylerde en belirgin beslenme sorunudur. Yapılan çalışmalarda, otizmli çocukların %77,4'ünün besinin dokusu, %49,1'inin tadı ve %11,3'ünün şekli nedeniyle besinleri reddettiği belirlenmiştir. Dahası, otizmli çocukların yaklaşık %80'i besin seçici olarak tanımlanmaktadır. Bazı aşırı durumlarda kendilerini sadece 5 çeşit besinle sınırlayabilmektedirler. Bu durum, beden kütle indeksi değerlerine de yansımaktadır. Otizmli çocukların %42,5'inin obez, %17,5'inin ise fazla kilolu olduğu görülmektedir.
Aralarında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Otizmli çocuklarda GİS problemleri daha fazla öfke nöbetlerine, agresif davranışlara ve uyku bozukluklarına yol açmaktadır. Ayrıca yapılan araştırmalar, otizmli çocukların %37'sinde normal olmayan bağırsak geçirgenliği olduğunu göstermiştir. Bu durum, gluten ve kazein proteinlerinin sindirilmeden kana karışmasına ve morfin benzeri etkiler göstermesine neden olabilmektedir.
Otizmli çocuklarda beslenme sorunlarının diğer boyutları arasında çiğneme-yutma zorlukları, besinleri ağızda bekletme, yemek reddi ve pika (yiyecek olmayan maddeleri yeme) sayılabilmektedir. Otizmde beslenme tedavisi planlanırken bu sorunların doğru tespit edilmesi önemlidir. Bu sebeple, kişiye özel bir beslenme listesi oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Bununla birlikte, aileler çocuklarının yetersiz besleneceği endişesiyle seçici beslenme davranışlarını pekiştirebilmektedir. Bu da uzun vadede beslenme sorunlarını daha da derinleştirebilmektedir.
Otizmde beslenme sorunlarını destekleyici yaklaşımlar arasında besin takviyeleri önemli bir yer tutmaktadır. Araştırmalar, otizmli çocukların besin seçiciliği ve sindirim problemleri nedeniyle çeşitli vitamin-mineral eksiklikleri yaşadığını göstermektedir. Bu eksiklikleri gidermek için en sık kullanılan destekleyici uygulamalar arasında probiyotikler ön plana çıkmaktadır.
Probiyotikler, bağırsak mikrobiyotasını dengeleyerek sindirim problemlerini hafifletmekte ve genel sağlığı desteklemektedir. Çalışmalarda, Lactobacillus rhamnosus gibi probiyotik suşlarının otizmli çocuklarda sosyal iletişim ve davranışlarda iyileşme sağladığı görülmüştür.
Bağırsak mikrobiyotasındaki dengeyi korumak için ayrıca prebiyotikler de önemlidir. Prebiyotikler, bağırsak bariyer fonksiyonunu iyileştirerek zararlı maddelerin kan dolaşımına geçişini engellemektedir. Buna ek olarak otizmde beslenme tedavisi kapsamında şu destekleyici takviyelere yer verilebilmektedir:
Bunun yanında son araştırmalar, vitamin ve omega-3 takviyeleri alan otizmli çocukların semptomlarında önemli iyileşmeler gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu takviyeleri kullanan çocuklarda sosyal beceriler gelişmektedir. Ayrıca, tekrarlayan davranışlar azalmakta ve iletişimde iyileşme gözlenmektedir. Ancak tüm takviyelerin mutlaka doktor gözetiminde kullanılması gerekmektedir.
Mikrobiyota Aktarım Tedavisi, bağırsak sağlığını desteklemek için alternatif bir yaklaşımdır. Son yıllarda oldukça dikkat çekmektedir. Bu tedavi, otizmli bireylerin bağırsak ve mide sorunlarında %80'e varan azalma sağlamıştır. Otizm belirtilerinde belirgin ilerleme oluşturmuştur.
Sonuç olarak, otizmde beslenme yaklaşımları bireyin özel ihtiyaçlarına göre şekillendirilmelidir. Araştırmalar göstermektedir ki, otizmli çocukların %90'ında görülen beslenme sorunları doğru beslenme stratejileriyle önemli ölçüde iyileştirilebilmektedir.
Otizmli çocuklar için tek bir beslenme yaklaşımı yoktur. Her çocuğun ihtiyaçları farklıdır. Glutensiz-kazeinsiz diyet, ketojenik diyet veya özel karbonhidrat diyeti gibi çeşitli yaklaşımlar uygulanabilir. Önemli olan, uzman kontrolünde çocuğa özel bir beslenme planı oluşturmaktır.
Otizmli çocuklarda en yaygın beslenme sorunları arasında seçici yeme, gastrointestinal problemler (özellikle kabızlık), çiğneme-yutma zorlukları ve besin reddi sayılabilir. Ayrıca, bu çocukların yaklaşık %80'i besin seçici olarak tanımlanmaktadır.
Besin takviyeleri, otizmli çocukların beslenme eksikliklerini gidermede önemli rol oynayabilir. Özellikle probiyotikler, omega-3 yağ asitleri, D vitamini ve B6 vitamini gibi takviyeler faydalı olabilir. Ancak, bu takviyelerin mutlaka doktor kontrolünde kullanılması gerekmektedir.
Otizmli çocukların beslenmesinde düzenli yemek saatleri oluşturmak, sakin bir yemek ortamı sağlamak ve çocuğun duyusal hassasiyetlerini göz önünde bulundurmak önemlidir. Ayrıca, besin çeşitliliğini artırmak ve bağırsak sağlığını destekleyici besinlere yer vermek de faydalı olacaktır.
Otizmde uygulanan diyetlerin etkinliği konusunda araştırmalar devam etmektedir. Bazı çalışmalar, özellikle glutensiz-kazeinsiz diyetin olumlu sonuçlar verdiğini göstermektedir. Ancak, her çocuk için aynı etkiyi göstermeyebilir. Bu nedenle, herhangi bir diyet uygulamadan önce mutlaka uzman görüşü alınmalıdır.
Diyetisyen Ece Kirmit web sitesi ve sosyal medya kanallarında bulunan içerikler bilgilendirme amaçlıdır. Tedavi, tanı ve bilgi için iletişime geçiniz.
@ 2023 Tüm Hakları Saklıdır.