Türkiye'de metabolik sendrom oranı %33 olduğunu ve 20 yaş üstü kişilerin %27.6'sının farkında olmadan yüksek kan şekerine sahip olduğunu biliyor muydunuz? İnsülin direnci, kas, yağ ve karaciğerdeki hücrelerin insüline iyi yanıt verememesi sonucu ortaya çıkan ciddi bir metabolik bozukluktur. Bu durum tedavi edilmezse, obezite, yüksek tansiyon, diyabet ve hatta kanser gibi birçok ciddi hastalığa zemin hazırlayabilmektedir.
Pankreas tarafından üretilen insülin vücudumuzun kan şekerini dengeleyen hayati bir hormondur. İnsülin direnci ise hücrelerin bu hormona karşı duyarsız hale gelmesi durumudur. Aslında toplumun yaklaşık %25-30'unda görülen bu metabolik sorun, kilosu normal hatta zayıf olan kişilerde bile ortaya çıkabilmektedir.
Normalde insülin, yemeklerden sonra kana geçen glukozu karaciğer, kas ve yağ dokusundaki hücrelere taşıyarak enerji olarak kullanılmasını veya depolanmasını sağlar. Bu süreçte insülin, hücre yüzeyindeki reseptörlere bağlanarak glukoz taşıyıcı proteinlerin hücre zarına ulaşmasını ve glikozun hücre içine girmesini sağlar. Ancak insülin direnci geliştiğinde, hücreler insüline yeterince yanıt veremez ve kan şekeri hücrelere giremez.
Bu durumda pankreas, kan şekerini düzenleyebilmek için daha fazla insülin üretmeye başlar. Başlangıçta bu telafi mekanizması işe yarar ve kan şekeri normal sınırlarda kalır. Fakat zamanla pankreas yorulur ve yeterli insülin üretemez hale gelir. Sonuç olarak kandaki şeker seviyesi yükselmeye başlar, bu da tip 2 diyabet ve diğer metabolik sorunlara zemin hazırlar.
Özellikle işlenmiş gıdalar, şekerli ve unlu hamur işleri, ekmek, makarna gibi karbonhidratı bol besinlerin aşırı tüketimi, hareketsiz yaşam ve genetik faktörler de gelişiminde rol oynar. Bununla birlikte, bazı ilaçlar, yaşın ilerlemesi, alkol kullanımı ve gebelik de risk faktörleri arasındadır.
İnsülin direnci sadece kan şekeriyle ilgili bir sorun değildir. Uzun vadede kalp-damar hastalıkları, obezite, karaciğer yağlanması, yüksek tansiyon, kısırlık ve hatta bazı kanser türlerine yakalanma riskini artırır. Bu nedenle belirtilerini erken fark etmek ve doğru yönetmek büyük önem taşır.
İnsülin direnci genellikle sinsi ilerler ve kişi yıllarca farkında olmadan bu durumla yaşayabilmektedir. Ancak vücudunuz size bazı sinyaller göndermeye başladığında, bunları dikkate almak önemlidir.
Aşağıdaki önemli belirtilere dikkat etmelisiniz:
Özellikle dikkat ettiğiniz halde kilo veremiyorsanız ya da çok çabuk, kontrolsüz bir şekilde kilo aldığınızı düşünüyorsanız, bunun sebebi insülin direnci olabilmektedir. İnsülinin kanda yüksek seyrettiği kişiler, direnç nedeniyle daha sık ve fazla miktarda besin tüketimine yönelirler.
Bunların yanı sıra, ciltte kadifemsi kahverengi lekeler oluşmasına da neden olabilmektedir. Bu durum insülin seviyesinin yüksekliğini gösteren fiziksel bir belirtidir.
Bu belirtilerden birini veya birkaçını fark ettiğinizde, vakit kaybetmeden bir endokrinoloji veya iç hastalıkları uzmanına başvurmanız önemlidir. Erken teşhis ve müdahale, insülin direncinin tip 2 diyabet gibi daha ciddi sağlık sorunlarına dönüşmesini engelleyebilmektedir.
İnsülin direnci tanısı için en yaygın kullanılan yöntem HOMA-IR (Homeostasis Model Assessment-Insulin Resistance) hesaplamasıdır. Bu matematiksel formül, açlık kan şekeri ve açlık insülin değerlerini kullanarak vücudun insüline olan direncini sayısal olarak ortaya koyar.
HOMA-IR değeri şu formülle hesaplanır:
HOMA-IR = (Açlık kan şekeri (mg/dL) × Açlık insülin (µU/mL)) ÷ 405
Örneğin, açlık kan şekeri 80 mg/dL ve açlık insülin seviyesi 10 µU/mL olan bir kişinin HOMA-IR değeri: (80 × 10) ÷ 405 = 1,9 olur. Bu sonuç normal sınırlardadır. Ancak sonuç 2,5'in üzerindeyse, kişide insülin direnci var demektir.
Bu hesaplama için öncelikle 8-10 saatlik açlık sonrası kan testi yaptırmanız gerekir. Doktorunuz genellikle aşağıdaki testleri de değerlendirerek tanıyı destekler:
Evde insülin direnci nasıl ölçülür sorusuna gelince, tam bir hesaplama için laboratuvar testleri şarttır. Bununla birlikte bazı dolaylı göstergeler takip edilebilmektedir. Erkeklerde 102 cm, kadınlarda 88 cm üzeri bel çevresi, insülin direnci riskini artırabilmektedir.
İnsülin kaç olmalı konusunda standart değerler laboratuvarlara göre değişebilmektedir. Genel olarak açlık insülin değeri 2-25 µU/mL arasında olmalıdır.
İnsülin direnci nasıl düşer ve insülin direnci nasıl kırılır soruları için test sonuçlarınız önemlidir. Teşhis edildikten sonra doktorunuz uygun insülin direnci diyeti ve tedavi planı önerecektir.
Sonuçlarınızı daima bir sağlık uzmanıyla değerlendirmeniz önemlidir. Zira HOMA-IR değeri tek başına değil, diğer metabolik parametrelerle birlikte yorumlanmalıdır.
Beslenme, tedavinin temel taşlarından biridir. Doğru beslenme alışkanlıkları, kan şekerini dengeler ve hücrelerin insüline olan duyarlılığını artırır. Bu nedenle, insülin direnci diyeti planlanırken bazı temel prensiplere dikkat edilmelidir.
Kan şekerindeki ani dalgalanmaları önler. Beyaz ekmek, pirinç ve patates gibi hızlı sindirilen karbonhidratlar yerine tam tahıllar, bulgur ve kinoa gibi alternatifler tüketilmelidir. Özellikle tam buğday, tam çavdar ve yulaf içeren gıdalar, insülin direnci olan kişiler için idealdir.
Yağsız etler, balık, yumurta ve az yağlı süt ürünleri uzun süre tokluk hissi sağlayarak kan şekeri dalgalanmalarını önler. Ayrıca öğünlerde mutlaka protein kaynağı bulundurmak, karbonhidratların daha yavaş sindirilmesine yardımcı olur.
Zeytinyağı, avokado, ceviz ve badem gibi tekli doymamış yağlar insülin duyarlılığını iyileştirebilmektedir. Ceviz ve badem düzenli tüketildiğinde insülin dengesini sağlayarak kilo vermeye de yardımcı olur.
İnsülin direnci olan kişilerin beslenme düzeninde şu noktalara dikkat etmesi gerekir:
İçeriğindeki sinnamil aldehit maddesi, hücrelerin insüline olan hassasiyetini artırarak kan şekerini dengeler. Benzer şekilde zerdeçaldaki curcumin de insülin direncini azaltır ve kan şekerini düşürür.
Yeterli sıvı alımı, kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur. Bunun yanı sıra düzenli fiziksel aktivite de insülin direnci nasıl kırılır sorusunun cevaplarından biridir.
Beslenme kadar uyku düzeni ve stres yönetimi de önemlidir. Düzenli gece uykusu metabolik fonksiyonları destekler, stres ise kan şekerini yükselten hormonların salınımını tetikleyebilmektedir.
İnsülin direncinin belirtileri arasında yemek sonrası yorgunluk, sık tatlı yeme isteği, karın bölgesinde yağlanma, konsantrasyon güçlüğü, ciltte koyulaşma ve kilo vermede zorluk sayılabilmektedir. Kadınlarda adet düzensizlikleri ve aşırı tüylenme de görülebilmektedir.
İnsülin direnci, HOMA-IR formülü kullanılarak hesaplanır. Bu formül, açlık kan şekeri ve açlık insülin değerlerini kullanır: HOMA-IR = (Açlık kan şekeri × Açlık insülin) ÷ 405. Sonuç 2,5'in üzerindeyse insülin direnci var demektir.
İnsülin direnci tanısı için genellikle açlık kan şekeri testi, açlık insülin testi, HbA1c testi ve gerektiğinde oral glukoz tolerans testi (OGTT) yapılmaktadır. Bu testler, 8-10 saatlik açlık sonrası uygulanır.
Glisemik indeksi düşük besinleri tercih etmeli, protein kaynaklarını artırmalı, sağlıklı yağlar tüketmeli ve lifli gıdalara ağırlık vermelidir. Az az sık sık beslenme, şekerli içeceklerden kaçınma ve tarçın gibi baharatları kullanma önerilmektedir.
İnsülin direncini düşürmek için doğru beslenme, düzenli fiziksel aktivite, yeterli uyku ve stres yönetimi önemlidir. Glisemik indeksi düşük besinler tüketmek, sağlıklı yağları tercih etmek, su tüketimini artırmak ve gerektiğinde ilaç tedavisi uygulamak insülin direncini azaltabilmektedir.
Diyetisyen Ece Kirmit web sitesi ve sosyal medya kanallarında bulunan içerikler bilgilendirme amaçlıdır. Tedavi, tanı ve bilgi için iletişime geçiniz.
@ 2023 Tüm Hakları Saklıdır.